Zihnin Doğası ve Olumsuz Düşüncelerden Kurtuluş
Olumsuz düşüncelerden nasıl kurtulabiliriz? Zihnimizde beliren ve uykularımızı kaçıran olumsuz senaryolar, sürekli olarak kafamızın içinde dönüp dolaşıyorlar. Bu düşünceler, şiddetini arttırarak ruhsal dengemizi bozuyorlar. Her zaman kötü bir şeyler olacak korkusu ile yaşamak bize stresi, depresyonu ve akabinde fizyolojik sağlık sorunlarını getiriyor. Olumsuz düşüncelerden kurtulmak mümkün mü? Bu yazıda önce zihnin doğasına değineceğiz ardından düşüncelerin kökeninin üzerinden bir kez daha geçeceğiz. Çünkü çoğumuz düşüncelerin kökenini ve zihnin doğasını bilmiyoruz. Sorunlar baş gösterdiğinde de ne yapabileceğimizi bilmiyoruz.
Zihnin Doğası
Zihnimiz, bebeklik çağından, son nefesimizi verinceye kadar, hiç durup dinlenmeden çalışan ve hayatımıza yön veren ve sürekli veri toplayan bir programdır. Bu program, biz bebek iken, ailemiz, okulumuz çevremiz ve yaşadıklarımızla şekillenip kodlanıyor ve beynimize yazılıyor. Yaşadığımız her olay bir bilgi olarak kaydediliyor. korkularımız, sevinçlerimiz, hayata ve olaylara bakış açılarımız, işte bu programa göre belirleniyor.
Söz gelimi Afrika'da bir kabileyi ziyaret ettiğinizde, sizi sevmişlerse arabanızın tekerleklerinin havasını indirirler ve o gece yatıya kalmanızı sağlarlar. Bir başka kabile, sizi sevdiyse, hepsi birden size dillerini çıkarır. Başka bir coğrafyada bu davranışlar son derece garip olarak algılanır.
Her coğrafyanın kendi adetleri kültür birikimi, gelenekleri hatta dini farklı olduğundan söz konusu bu program da ona göre şekillenir. Zihin, bir program olarak hayatımız boyunca bizi yönetmeye çalışır. Fark edilmesi gereken şey, bizim aslında zihnin bir parçası olmadığımızdır.
Zihnin Kötü Düşüncelerinden Nasıl Kurtulabiliriz?
Zihin ve onun getirdiği düşüncelerin, sadece bizim tarafımızdan üretilip, bizim tarafımızdan beslendiğini idrak etmemiz gerekiyor. Bu idrak sağlandığında, düşüncelerin bizi ele geçirmesini engelleyebiliriz. Yani onları besleyip beslememek bizim elimizdedir.
Sizi çok üzen bir anıyı zihninize çağıran da sizsiniz, sizi sevindirecek bir anıyı çağırıp canlandıran da sizsiniz. Yani zihnin asıl izleyicisi rolünden sıyrılarak, yöneticisi olma gücümüz daima var. Zihnin doğası, sürekli olarak karmaşa yaratmak, problem çıkarmak, kaygıyı ve korkuları beslemekten ibarettir.
Ara sıra dizginleri elimize alarak, onu yönetmeyi başardığımız zamanlarda, kendimizi iyi hissederiz. Dizginleri bıraktığımızda ise bu program ( zihin) kontrolü ele alır ve bizi kaygı ve korkulara boğmaya başlar. Zihnin doğasını anlamak; olumsuz düşüncelerden kurtulmanın ilk adımıdır. ikinci adım ise, düşüncelerin sadece gerçekle alakası olmayan imajlar, görüntüler ve sesler olduğunu idrak etmekle gelir. Hayat akıp gider ve planlarımızı çoğu zaman umursamaz. Biraz olsun, bu akışa güvenmek gerekir. Çünkü hayatın kontrolü bizde değildir, biz yokken de hayat vardı ve biz öldükten sonra da devam edecek. Biz hayatı değiştiremeyiz ancak ona bakış açımızı değiştirebiliriz.
Zihnin Kontrolü
Düşünceleri beslemek veya beslememek bizim elimizdedir. Ya kontrolü bırakıp, kendimizi zihnin insafına bırakarak, bizi çektiği girdapların içine akarız, ya da olumsuz düşünceleri beslemeyi bırakıp ya da onları içselleştirmeyi terk edip, kontrolü ele alırız ve geçmiş- gelecek kaygılarını bir kenara atıp, şimdiki zamanı yani gerçek hayatı yaşamaya başlarız.
Dizginleri bırakıp kendimizi zihnin kontrolüne teslim ettiğimizde, düşünceler çağlayan bir azgın nehir gibi, akarlar. Biz de bu akışa kapılırız ve sonuçlar hiç de iyi olmaz. buna bilinçsiz düşünme denir. Biz dizginleri ele alana dek, bilinçsiz akış devam eder. Zihin, sürekli olarak geçmişe gider, oradan geleceğe zıplar ve bizi gerçek olmayan zamanlara götürerek, olmayacak kötü senaryolarla meşgul eder.
Oysa bilinmesi gereken şey; geçmişin geçmişe ait olduğunu idrak etmek, geçmişi değiştirmenin mümkün olmadığını kavramak, gelecek ile ilgili bir hakimiyetimizin olmadığını görmektir. Bizler, upuzun bir yolda karanlıkta el feneri ile yürüyen ve karşımıza neyin çıkacağını bilmeyen insanlarız. O el feneri, an be an önümüzü aydınlatarak kısa mesafeleri kat etmemizi sağlar. O fener, şimdiki zamanı temsil eder. Sadece şimdiki zamanda hareket edebiliriz, sadece şimdiki zamanda canlı ve hayattayız.
Biz sadece şimdiki zamanda varız, hayat sadece şimdi var. 1 dakika sonrasında neler olacağı bize kapalı, bir dakika öncesi de aynı şekilde bize kapalıdır. Hareket edebileceğimiz tek bir zaman aralığı var, o da şimdiki zamandır.
Hayatı iyi yaşamak için, art arda gelen anları dikkatle izlemeli ve hakkını vererek yaşamalıyız. Hata yapmamaya çalışarak ilerlemeli, anları bir iplik gibi ustalıkla dokumalıyız. Ömrümüzün sonunda ortaya çıkaracağımız eser, takdire şayan olmalıdır. Hayat bize boş bir sayfa olarak verilir, o sayfayı doldurmamız beklenir. En az hata ile resmi tamamlamamız istenir. O nedenle, geçmişe boğulmadan ve belirsiz geleceğin içinde kaybolmadan, şimdiki ana sımsıkı tutunarak ilerleyebilirsek, düşüncelerin yönetimini kendi irademizle ele alabilirsek, zihnimizde bozuk plak gibi çalıp duran olumsuz düşüncelerden de sıyrılabiliriz.